15 Mart 2014 Cumartesi

Menekşe Yaylası (Kocaeli)

Ninemin Rüyası

Gezimizin bilinmeyenli rotası.
Olaylı Hindistan seyahatinden sonra memlekete dönmüş ve tahmin edebileceğiniz üzere hayalini kurduğum motosiklet gezisini yapamamıştım. Beni havaalanına kavgalı olduğum Rikhil yerine, Rikhil’in o güne dek hiç görmediğin kuzeni Anupam bırakmış ve hiç ingilizce konuşamadığı için kös kös birbirimize bakmıştık. Uzun ve yorucu birkaç haftanın ardından vatan topraklarına dönmüştüm. Döner dönmez Buğra’yı aradım. ‘Kanks hemen bi gezi planlayalım, çok özledim motora binmeyi!’ dedim heyeacanla. O aynı heyecanla karşılık vermedi ama haftasonu biryerlere gidelim dedi yarım ağız. Bende aklımda olan rotalardan biri, Kocaeli’nin güney tarafında bulunan, İznik gölüne doğru uzanan dağlardaki ‘ana toprağı’ Melemşe Yaylası’nı rota olarak belirleyip planlamaya koyuldum. 


- Mutlaka bir 'gezi öncesi ihtiyaç ve kontrol listesi' yapmak gerekiyor. Atladığınız ufacık bir ayrıntı sonradan başınızı çok ağrıtabilir -

Ninem...
Her büyük hayalin gerçekleşmesi için bir akıl hocasına ihtiyaç vardır. Tamam, gideceğimiz yer İstanbul - İzmit, ‘Nedir ki, bi saatlik yol!’ demeyin. Biricik motosikletim Suzuki Inazumam ile ilk defa off-road bir maceraya çıkacaktım ve bunun bir ‘çılgınlık’ olduğunu o zaman ben bile kavrayamamıştım. Akıl danışmak ve geziye dair kritik noktaların kararlarını ortaklaşa almak üzere koca çınarın, bilge kişiliğin, ninemin yanına vardım. Ninem her zamanki gibi uyuyordu. Seslendim, uyandırdım. ‘Rüyamda seni gördüm, elinde bir bidon etrafımda gezinip duruyordun, bi yere gideceksin ama bidon su akıtıyor gidemiyorsun da, bir rahat vermedin bana’ diye kızdı bana. Belki de bu geziyi yapmamalıyız diye geçirdim içimden. Fakat sonra ‘ama rüyalar tersine çıkar ya boşver, nereye gidiceksin ki sen?’ deyince rahatladım ve anlattım planımı. Melemşe Yaylası ninemin çocukluğunu geçirdiği yerdi. Oraya tur düzenleyeceğimizi duyunca çok sevindi ve hemen yeğeni Şaban’ı aradı. Ninemin telefonunun sesi sonuna kadar açık olduğu için konuşmanın tamamını duymuş fakat telefon kapandıktan sonra bir kez de sabırla ninemin ağzından dinlemiştim tüm konuşmayı. Şaban abi bizi İzmit’te çalıştığı benzincide bekleyecekmiş, yaylaya giden yolu o tarif edecek ve bize annesinin evinin anahtarını verecekmiş, istersek geceyi o evde geçirebilirmişiz. Ev 2 katlıymış, evin içinden merdivenle çıkılıyormuş. Gömme dolapları varmış. Büyük enişte orayı yazlık niyetine yapmış, şuan kimsecikler yokmuş. 

- Eğer bir yere gidiyorsanız ve orada birilerinde misafir kalacaksanız o kişilerle doğrudan görüşün birkaç kez ve mümkünse hava durumu vs. ile ilgili onların da fikirlerini alın. -

Buğra’yla anlaştığımız üzre Cumartesi sabahı çıktık yola. Yol pek uzun sürmedi tahmin ettiğiniz gibi. İzmit gişelerden çıkışta Buğra ‘Gel, bin istersen şehir merkezine kadar Tenere’ye’ dedi. Hemen atladım tabi. Büyük heyecandı benim için. Çok keyif aldım 5 dakikalık sürüşten ve benim 250‘lik Inazuma gözüme bir anda çok tırt gelmeye başladı. Otobandan şehir merkezindeki Şaban abinin benzinliğine vardık saat 10:00 gibi. Herkes çok sever Şaban abiyi. Çok şakacı biz mizacı vardır. Bize çay koydu hemen ve esprilerini sıralamaya başladı. Ama baktım ki uzun süredir görmediğim Şaban abinin esprileri hiç de komik değilmiş. O espri yaptıkça ben ‘hehe evet abi yaa’ diyip geçiştiriyordum. Espri salvosunu savuşturup yaylanın tarifine geldi sıra. Fakat Şaban abi pek açıklayıcı olamadı rota konusunda. 'Ama önemli olan orayı bulmak...' dedi bol bol. 

- İzmit'teki benzinliğin yanında bulunan Köfteci Sabahattin süper, mutlaka uğrayın. http://tinyurl.com/ogowzaw - 

'Muhlama çok iyi pampa'
Kafamızda soru işaretleri ile çıktık yola ve dağ yoluna girdik. Yuvacık barajı üzerinden gidiliyordu Melemşe Yaylası’na. Daha doğrusu biz uzun ve zorlu olan yolu tercih etmiştik. Yol çok güzeldi gerçekten. Bir yanda göl manzarası bir yanda alabildiğine yeşillik. Hava da ne sıcak ne soğuk, tam motor havası. Yol üzerindeki Karaaslan Alabalık & Camping tesislerinde durduk ve güzel, geniş bir kahvaltı yaptık. Bu sefer açık büfe yoktu ve ben ayı gibi girişmedim. İstediğimizin parası hesaba eklendiği için gayet ölçülü isteklerde bulunduk. 




- Yaylaya gitmek zorunda değilsiniz ama İzmit'teki Yuvacık Barajı ve baraj arkasındaki tesisler çok güzel gerçekten. Haftasonu günübirlik gidilebilir. -

Kahvaltıdan sonra salıncağa bindik biraz
Kahvaltıdan sonra saat 1 gibi çıktık yaylaya doğru. Yol üzerindeki insan ve ev sayısı ilerledikçe azalıyor ve sanki medeniyetten yavaş yavaş kopuyorduk. Yol üzerindeki bir evin bahçesinde durduk. Bahçedeki iki yaşlı amca çok sıcak karşıladı bizi ve Melemşe Yaylasını tarif ettiler kendilerince. Fakat ben Buğra’ya güvenip 10. saniyeden sonra dinlemeyi bıraktım. Tekrar yola koyulmuş ve yaklaşık bir saat durmadan yol almıştık ki bir yol ayrımına geldik.  Ben tarifi dinlemediğimi belli etmeden hangi yoldan gideceğimizi Buğra’nın seçmesini bekledim. Sağdan gittik pek de emin olmadan. Yol iyiden iyiye tenhalaşmıştı, gördüğümüz belki de son insan olan ‘yaşlı’ ve ‘laz’ dayının yanında durduk. Motorlarımızdan inip yanına yaklaştık. O hiç istifini bozmadan doğru yolda olduğumuzu söyledi ve küçücük ağacın üzerine çıkmış bir halde ağacı budamaya devam etti.


Yağmur bulutları toplanıyo
Küçük bir mola verdik bir dere kenarında. Fotoğraf çektik, el yüz yıkadık, dinlendik... Tam tekrar yola koyulacaktık ki yağmur atıştırmaya başladı. Buğra; ‘Abi bian evvel çıkalım varalım yaylaya’ dedi ve koyulduk yola. Yolda yağmur şiddetini arttırdı iyice. Biz biran evvel   yaylaya varalım diye acele ediyorduk. Efendi gibi yolda sürülsün diye yapılan motorumu toprak yolda her türlü çukurun, çakılın, taşın üzerine üzerine sürerek canına okuyordum. Japon mühendis gelse görse oturur ağlardı. Ama bizi bekleyen yaylayı ve yayla evini düşündükçe daha da hızlanıyorduk. 

- Motorlu ya da motorsuz, her halükarda bir yolculuğa çıkıyorsanız, yağmura karşı hazırlıklı olun. Yağmurluk, şemsiye, kuru kıyafet vs. her neyse... -

Artık yağmur şiddetini iyice arttırmış ve donumuza kadar ıslanmıştık, dolayısıyla daha fazla ıslanmayalım diye acele etmenin pek bi manası kalmamıştı. Sonunda bir yol ayrımına daha geldik. Bu ufak patika uzun süredir takip ettiğimiz patikadan ayrılıyordu ve yolun başındaki ufak tahta tabelada ‘Menekşe Yaylası’ yazıyordu. Fakat kaç km kaldığı yazmıyordu. O yola girsek mi girmesek mi diye düşündük bir süre, çünkü yol tamamen yoprak yoldu ve sağanak yağmur dolayısıyla çok kaygandı. Fakat o kadar yol geldikten sonra geri dönmek olmaz dedik ve girdik yola. Yola girmemizle düşmemiz bir oldu. İkimizde yaklaşık 50 metre ilerledikten sonra kayarak düştük motorlardan. Bırakın motor üzerinde durmayı, ayakta duramıyorduk. Motorları gerisin geriye, çakıllı yola çıkartmamız gerekiyordu. Geri dönmeye karar vermiştik. Fakat bir yandan sağanak yağan yağmur diğer taraftan ayaklarımızın altından akıp giden çamur çok zorlaştırıyordu işimizi. 50 metrelik hafif yokuş toprak bir yoldu almamız gereken. Aldık da. Yolu aldık ama yaklaşık 1 saat sürdü ve her tarafımız çamur içinde kaldı. 




Çakıllı yola çıkmıştık sonunda ve büyük bir zafer kazanmışcasına seviniyorduk. Fakat zoraki de olsa mağlubiyeti kabul etmiş, geri dönmeye karar vermiştik. Çünkü yağmur şiddetini arttırmış bir şekilde yağmaya devam ediyor ve hiç de dinecek gibi durmuyordu. Bir saatten fazla süren bir sürüşten sonra gerisin geri Karaaslan Alabalık & Camping tesislerine döndük. Bir yandan boş oda bulabilecekmiyiz endişesi, diğer taraftan da herşeyi hesab edip de neden hava durumuna bakmadığımız sorusu vardı kafamda. Nineme kızgındım, biz kaçırdıysak bu ufak detayı o neden uyarmamıştı bizi? Resepsiyondaki gence oda isteğimizi söyledik, o da tüm odaların dolu olduğunu söyledi. Orda öylece kalakaldık bir süre. Fakat yağmur içimize işlemişti artık ve titriyorduk ikimizde.

- Haritanın ücra bir köşesine gidiyorsanız eğer yanınızda mutlaka navigasyon aleti bulunsun. -

Islanmadık hiçbir yerimiz kalmadı
Görevli genç biraz sonra geri döndü ve bir odanın boşalacağını fakat bir saat kadar beklememizi söyledi. Bizde çocuk emzirme odasında soyunup dökündük, ıslak kıyafetlerden kurtulduk ve battaniyelere sarındık. Taze çay da geldi. Bir saat sonra da boşalan odaya geçtik. Uzun süren sıcak duş ve ardından yediğimiz okkalı yemekten sonra sızıp kalmışız. Sabah yaşadığımız büyük yenilginin mahcubiyeti ve kafamda ninemin anlattığı 'delik bidon'lu rüyasıyla birlikte sessiz sedasız döndük İstanbul’a. Bir süre görüşmemeye karar verdik Buğra’yla.